İstanbul’dan uzaklaşmadan birkaç gün baş dinlemenin en hoş rotalarından biri Şile. Gezginlere her mevsim öteki etkinlikler vaat eden ilçede biz hem deniz keyfi yaptık hem de Şile Belediyesi’nin düzenlediği Memleketler arası Şile Bezi Kültür ve Sanat Festivali’ne katıldık. Şenlik boyunca birçok sanatkarın konserini dinleme ve ‘Ritüelleriyle Şile Bezi’ etkinliğinde Şile bezinin üretim sürecini izleme bahtı bulduk. İtiraf etmeliyim, gördüklerime oldukça şaşırdım.
O kadar çok emek var ki! İstanbul’un birinci ve tek coğrafik işaretli eseri olması boşuna değil. Evvel pamuk ipleri bakır kazanda, odun ateşinde kaynatılıyor. Sonra dokunup Karadeniz’in az tuzlu sularında bayanların elinde yıkanıyor ve Şile kıyılarının ince taneli kumlarının üzerine serilerek kurutuluyor. Üstelik yaz-kış fark etmiyor. Lorin’e de çabucak Şile bezinden yapılmış bir alt-üst grup giydirdik. Kıyıda şaşkınlıkla bir oraya, bir buraya koşturdu durdu.
Akçakese Plajı daha sakin
Havalar da uygunsa Şile’de öncelikle ne yapılır diye sorarsanız, vereceğim birinci karşılık elbette denize girmek olur. Doğal talihiniz yaver giderse, Karadeniz’in hırçın suyu Şile’de de birden fazla vakit dalgalı hatta kimi saatlerde denize girmek yasaklanabiliyor bile. Bu yüzden konaklama için havuzu olan bir oteli tercih ettik. Tabiatın içinde yahut deniz kenarında bungalov seçenekleri de bir oldukça fazla. Küçük bir tüyo da vereyim: Şile’nin en sakin denizi Akçakese Plajı’nda. Bilhassa sabah ve öğle saatlerinde su nitekim havuz üzere sakin oluyor. İki günlük tatilimizin bir gününü denizde, bir gününü otelin havuzunda geçirdik. Bu yaz tatillerde hayvan dostlarımızdan yana da epey şanslıyız. Bu kez kaldığımız otelin art bahçesinde, büyük bir alanda itinayla bakılan hayvanlar vardı.
Lorin tavşanlardan keçilere bir sürü küçük arkadaşıyla haşır neşir olma talihi yakaladı. Akşamüstleri beldeyi keşfe çıktık. Birinci durağımız Şile’nin en değerli sembolü olan Şile Feneri’ydi. Fener sekizgen yapıda ve deniz düzeyinden 60 metre yüksekte. Mayıs-ağustos aylarında 10.00-16.00 saatleri ortasında ziyarete açık. Biz saati kaçırdık, ancak yanında o denli hoş bir çay bahçesi var ki burada oturup Şile’nin deniz görüntüsüne bakmak her şeyi unutturuyor. Lorin’e Deniz Feneri’nin ne işe yaradığını anlatmaya çalıştığım beyhude eforumu bile… Birebir çay bahçesinin içinde maceraseverler için zipline (Çelik halat yardımıyla yüksek bir noktadan alçak bir noktaya kayma) var.
33 metre yükseklikten, 450 metre giderek denizin üzerinden karşı kıyıya geçebiliyorsunuz. Bir öbür sembol de Şile Kalesi. Cenevizliler vaktinde kıyısı gözetlemek için yapıldığı söylenen kale, bugünlerde benzerliği sebebiyle halk ortasında Sünger Bob Kalesi olarak anılıyor. Farklı aktivitelerden biri de mağaraları gezmek. Şile’de birbirinden farklı tam 15 mağara var. Zeki Müren’in bu mağaralardan birinde görünüme karşı arkadaşlarına konser verdiği, Şile’de herkesten duyduğumuz en magazinsel bilgi.
Görülecek öteki doğal güzellikler
* Saklıgöl vakit ayıramadığımız ancak methini çok duyduğumuz bir yer. Şile’ye 14 km uzakta, Karamandere Köyü’nde. Gölün çabucak kenarındaki işletmede kahvaltı yapıp sonrasında süper bir tabiat yürüyüşüne çıkabileceğiz söyleniyor.
* Şile’de Akçakese dışında görülebilecek birçok hoş plaj var. Bunların en popülerleri Ayazma ve Kumbaba plajları. Ağlayan Kayalar, Sofular, Uzunlar ve Ala Bayanlar plajları da en çok tercih edilenlerden.
