Bir dönem çıkışlarıyla fazlasıyla gündemde olan, Sultan Abdülhamid’in torunu Nilhan Osmanoğlu, Osmanlı Devleti’ndeki Enderun Sistemini temel alan Başkanlık Okulları Projesi’nin kendi hayali olduğunu dile getirdi.
Bağcılar Belediyesi Kadın ve Aile Kültür Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen söyleşi programında konuşan 2.Abdülhamit’in 5’inci kuşaktan torunu Nilhan Osmanoğlu, Osmanlı Devleti’ndeki Enderun Sistemini temel alan Başkanlık Okulları Projesi’nin kendi hayali olduğunu söyledi. Projenin kendi özel okul projesi olduğunu vurgulayan Osmanoğlu, “Bu, kendi yerli ve milli fikir liderlerimizi geliştirme projesi halinde. Yıllarca ülkemizin birlik, beraberlik ve bütünlüğünü düşünmeyen mebuslar mevcuttu. Ülkemizin yeni yönetim sisteminde buna ihtiyaç duyuluyor. Kendi fikir liderlerimizi, başkan adaylarımızı, siyasetçilerimizi ve ilim adamlarımızı yetiştireceğiz” diye konuştu.
Sürgündeki Osmanlı hanedanının büyük sıkıntılar yaşadığını aktaran Osmanoğlu, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Ben sürgün hikayelerini anlatmayı sevmiyorum. Hanedan üyeleri de öyle yâdedilmek istemezlerdi diye düşünüyorum. Elbette, bizim de kendi içinde yaşadığımız hikayeler mevcut. Fakat, ecdadın güçlü duruşunu zedelemek tercihim değil. Babam Orhan Osmanoğlu Şam’da, dedem Harun Osmanoğlu ise Lübnan’da dünyaya geldi. Ben sürgün hayatı yaşamadım. İstanbul Fatih’te doğdum. Sürgünden sonra burada doğan ilk sultanım. Şu an dünya genelinde 13 sultan ve 25 şehzade yer alıyor. Şam’da Dündar Efendi yaşıyor. Orada kendilerine ait bir yaşam sürdürüyorlar. Yurt dışında ise ‘Ali Osman’ soy ismiyle tanınmaktayız.”
Hanedan üyelerinin yaşlı ve kundaktaki bebeklerle sürgün edildiğine dikkat çeken Osmanoğlu, çocukların lalalarından birkaç yıl saray ve Türkçe eğitimi aldığını ve sürgünde büyüdüklerini söyledi. Şehzade Harun Efendi ile Dündar Efendi’nin lalaları tarafından büyütüldüğünü dile getiren Osmanoğlu, Fransızca, İngilizce ve eski Türkçeyi konuşabildiklerini bildirerek şu sözleri söyledi:
“Şehzade Harun Efendi ile Dündar Efendi dört yaşına kadar eğitim almayı sürdürüyor. Lalası vefat ettikten sonra annesi bu eğitimi devam ettiriyor. Babası Abdülkerim Efendi’nin şehit edilmesinin ardından çocuklar evlerinden çıkamıyor. Her zaman tehdit altında kalıyorlar. Türkiye’deki yönetim onları dağıtsa da her zaman tehdit olarak gösterildiler. Başka bir güç ile birleşip dönebilirler şüphesi içindeydiler. Bizler, bu şartlarda yetiştik. Ninem, tek başına iki çocuğunu büyütmüş. Dedemin Türkçesi iyi değildi. Dilleri Arapça ağırlıktaydı. Belirli yaştan sonra öğrenmeleri de güçleşiyordu. Küçük yaşta sürgüne gittikleri ve ülkeye girişleri yasak olduğu için yabancı kadınlarla evlenerek hayatlarını birleştirmişler. Türkiye’de aileler, ‘bir daha görememek’ endişesiyle onlara kız vermemişler. Hanedan üyelerine yurt dışında devşirme planı uygulandı. ‘Keşke hepimizi ortadan kaldırsalardı bunları yaşamasaydık’ diyenler de yer alıyor.”
Hanedan üyeleriyle buluştuklarında gözlerindeki özlemi görebildiklerini de anlatan Osmanoğlu, hastalık ve maddi sıkıntı olması halinde birbirlerine yardım ettiklerini de söyledi.